Araştırma politikası gözlemcileri, mevcut akademik çalışma koşullarının özellikle doktora öğrencilerinde ruh sağlığı üzerindeki potansiyel etkisi konusunda giderek daha fazla endişe duymaktadır. Ruh sağlığı sorunlarının araştırma politikası açısından potansiyel önemi göz önüne alındığında, bu sorunların yaygınlığı ve bunlarla bağlantılı kurumsal politikalar hakkında anekdotsal bilgilerden ziyade sistematik ampirik verilere acil ihtiyaç olduğu belirtilmektedir. Bu sınırlılıktan yola çıkılarak oluşturulan ve bu yazımızda inceleyeceğimiz çalışmanın hedefleri üç başlık altında ele alınmıştır:
1. Belçika’nın Flaman bölgesindeki doktora öğrencilerinden oluşan geniş ölçekli temsili bir örneklemde ruh sağlığı yaygınlığını değerlendirmek.
2. Sorunun kapsamını değerlendirmek için, doktora öğrencilerinin ruh sağlığını, genel nüfustaki yüksek eğitimli yetişkinlerden oluşan bir grup, yüksek eğitimli çalışanlardan oluşan bir grup ve yüksek öğrenim öğrencilerinden oluşan bir grup olmak üzere diğer üç örneklemle karşılaştırmak.
3. Araştırma ve kurumsal politikaların ruh sağlığı ile nasıl ilişkili olabileceğini daha iyi anlamak amacıyla, doktora öğrencilerinin akademik ortama ilişkin algılarını inceledik ve bunları ruh sağlığı sorunları ile ilişkilendirmek.
İlk araştırma hedefinin sonuçlarına bakıldığında genel sağlık anketinden toplanan veriler incelenerek ruh sağlığı noktasında doktora öğrencilerinin %51’inin en az iki semptom, %40’ının en az üç semptom, %32’sinin ise en az dört semptom yaşadığını göstermiştir. Bu yaygınlık oranları, doktora öğrencilerinin büyük bir grubunun psikolojik sıkıntı yaşadığını veya yaygın bir psikiyatrik bozukluğa sahip olma veya geliştirme riski altında olduğunu göstermektedir. Sürekli baskı altında olma hissi, mutsuzluk ve depresyon, endişeler nedeniyle uyku problemleri, zorlukların üstesinden gelememe ve günlük aktivitelerden zevk alamama en yaygın problemler olarak görülmektedir.
İkinci araştırma hedefi ile ilgili sonuçlar incelendiğinde ruh sağlığı sorunları açısından doktora öğrencilerinin yüksek eğitimli genel nüfustan, yüksek eğitimli çalışanlardan ve yüksek eğitim öğrencilerinden sürekli olarak daha fazla etkilendiği ortaya koyulmuştur. Doktora öğrencileri yükseköğretim öğrencileriyle karşılaştırıldığında, ruh sağlığındaki farklılıkların diğer karşılaştırma gruplarına göre daha az olduğu, ancak yaygınlığın doktora öğrencilerinde daha yüksek kaldığı gözlemlenmiştir.
Üçüncü araştırma hedefinde doktora öğrencilerinin iş ve kurumsal bağlamdaki özelliklerin ruh sağlıkları ile ilişkili olup olmadığı incelenmiştir. Bazı ilişkiler aşağıdaki maddelerde yer almaktadır:
Ağır iş yükümlülükleri ve zayıf iş kontrolü durumunda psikolojik sıkıntı ve yaygın bir psikiyatrik bozukluğa sahip olma veya geliştirme riski ile anlamlı ilişkiler ortaya koymuştur.
Proje fonu alan doktora öğrencileri ve kişisel burs alanlar da yaygın bir psikiyatrik bozukluğa sahip olma veya geliştirme konusunda daha yüksek risk göstermiştir.
Doktora danışmanının liderlik tarzı incelendiğinde, ilham verici liderlik tarzına sahip bir profesör tarafından danışmanlık verilen doktora öğrencilerinin ruh sağlığının daha iyi olduğuna dair kanıtlar keşfedilmiştir.
Doktora öğrencileri laissez-faire liderlik tarzına maruz kaldıklarında, psikolojik sıkıntı yaşama riski önemli ölçüde artmıştır.
Akademik kariyere yüksek ilgi duyduğunu ifade eden doktora öğrencileri, akademide kalmaya hiç ilgi duymayan veya çok az ilgi duyanlara kıyasla daha iyi bir ruh sağlığına sahip olduğu tespit edilmiştir.
İş-aile arasındaki ilişki ele alındığında, birbiriyle çatışan talepler önemli ölçüde daha fazla ruh sağlığı sorununa sebep olmaktadır. Hem aile-iş çatışması hem de iş-aile çatışması psikolojik sıkıntı ve yaygın bir psikiyatrik bozukluğa sahip olma veya geliştirme riskinde artış ile ilişkili olduğu keşfedilmiştir.
İlişkiler bağlamında ise partner sahibi olmanın daha düşük psikolojik sıkıntı düzeyleriyle ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Aynı zamanda hanede bir veya daha fazla çocuğu olan kişilerin yaygın bir psikiyatrik bozukluğa sahip olma veya geliştirme ihtimalinin önemli ölçüde düşük olduğu keşfedilmiştir.
Sonuç olarak 12 ruh sağlığı belirtisine (GHQ-12) dayanan sonuçlar, doktora öğrencilerinin %32’sinin başta depresyon olmak üzere yaygın bir psikiyatrik bozukluğa sahip olma veya geliştirme riski altında olduğunu göstermiştir. Bu sonuç, karşılaştırma gruplarında elde edilenlerden önemli ölçüde daha yüksektir. Çeşitli faktörlerin ruh sağlığı sorunlarının yaygınlığı ile önemli ölçüde ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Özellikle iş-aile ilişkileri, iş yükleri ve iş kontrolü, danışmanın liderlik tarzı, akademi dışında bir kariyer algısı ruh sağlığı sorunlarıyla bağlantılıdır.
Levecque, K., Anseel, F., De Beuckelaer, A., Van der Heyden, J., & Gisle, L. (2017). Work organization and mental health problems in PhD students. Research Policy, 46(4), 868-879. https://doi.org/10.1016/j.respol.2017.02.008
